26 Şubat 2020 Çarşamba

T A Ş I N D I K






 Y A K I N D A

Y E N İ  A D R E S T E !

A M A  N E R E S İ  S Ö Y L E M E M!

N E D E N  S Ö Y L E M E M ?


Ç Ü N K Ü  B İ R  Y E R D E N  T A Ş I N I R K EN

K O N U  K O M Ş U Y U  D A  K A M Y O N A  K O Y U P  G Ö T Ü R E M E Z S İ N!

Obsesifos!


D O K T O R  B E Y,  G E L İ YO R U M  B İ  S A N İ Y E!

N E  D İ Y O R D U M,  H A H,  M A H A L L E   E S N A F I N I  M E S E L A,

T A Ş I N D I Ğ I N  Y E R E  G Ö T Ü R E M E Z S İ N.


H E R K E S  Y E R İ N D E  K A L I R,

S E N  T A Ş I N I R  G İ D E R S İ N.

O B S E S İ F O S  B İ P O L A R U S.

13 Şubat 2020 Perşembe

OBSESİFOS'TAN GENERAL'E ELCUVAB!

              "Gel General, Gel."


General, bu kere kendi çayını kendin alıp bu konuyu bir ajitasyon malzemesi olarak kullanmadığın için sana teessüf ederim. İlişkimizi normalleştirmeye mi çalışıyorsun ulan? Zaten giderek berraklaşıyor her şey. Bir de sen çıkma başıma. Ben yanındayken kendini güvende hissetmen normal. Ben yanındayken cesarete ve güce ihtiyacın yok. Mesela bak, Nihat Doğan yanındayken cesarete ihtiyacın var mı? Doğru aslında, yok. Cesaretlerin en keskinine sahip birini örnek verdim. Yanlış yaptım. Bak, yaptığım yanlışı şırrak diye kabullendim. Şimdi buradan çıkartman gereken ders nedir?
Ütünün sıcaklığını dilinle ölçmeye kalkarsan, dilin su toplayabilir. Bu sebepten, lavman yoluyla  beslenmeye başlayabilirsin ve bu durum hoşuna gidebilir. Dikkatli olmalısın General, eğer lavman yoluyla beslenmek hoşuna giderse, sen hayatın boyunca sıcak ütülere dil atabilirsin. Sanki botoks yaptırırken ağzına botoks sıvısını enjekte eden kişinin belinden aşağısına öpücük efekti göndererek elinle taciz edip esnaf şakası yapmışsın da o da korkudan bütün sıvıyı ağzına hötürt diye enjekte etmiş gibi yamrı yumru ve şiş bir ağızla, konuşma bozuklukları yaşayabilir ve boş ceplerine delik açarak elleri cebinde gezen pavyon sahipleri tarafından sahneye çıkarılmak istenebilirsin. Ütülere dil atarsan, kötü yola düşebilirsin General, adın çıkabilir. Lavmanı da seviyorsun zaten, gördün mü bak orospu oldun gitti. Ütülere dil uzatma General, kötü yola düşme. Bana sorarsan, kötülere de dil uzatma. Çünkü ütü, ütüdür ve onun ütü olduğunu bilirsin. Sadece sıcaklığıdır seni avlayan. Ancak kötünün kötü olduğunu, ütünün ütü olduğu kadar kesin bilemeyebilirsin.  Bu kere de yüreğin su toplar. Yüreğin su toplarsa, tıpkı dilin su topladığında lavman yoluyla beslenmen gibi, vicdanına geçici ikametgah olarak başka bir organ seçmen gerekebilir. Mesela dalak. Evet evet, ben olsam yüreğimin su topladığı bir durumda vicdanımı dalağıma yerleştirirdim. Ama ona vatandaşlık vermezdim.
General, tebessümünü aldım. Onu elbette bırakmam. İkimiz de pek yakında sana lazım olacağını biliyoruz, kullanabilmen için en serin yerde saklayacağım. Hem biliyor musun, gülümsemelerin son kullanma tarihleri olmaz. İşte buna sevinilir. 
Rüyamda bir dumana asılıp bulunduğum kıyıdan karşı kıyıya hiç süzülmedim. Bulunmadığım bir kıyıdan da karşı kıyıya hiç süzülmedim -ki eğer ben bir kıyıda bulunmuyorsam, karşı kıyı, karşı kıyı değildir. Dolayısıyla o kıyıya karşı kıyı denmez. Peki ben neden dedim? Cevap veriyorum General, bilmiyorum. Bak, gayet kolayca, bilmediğim bir şeyi kabullenebiliyorum. Peki senin buradan çıkartman gereken ders nedir?
Götünün sıcaklığını dilinle ölçmeye kalkarsan, ölçmeye çalıştığın yerden düşerek boyun fıtığı olursun ve omur soğanını ciddi anlamda zedelersin. Omurilik üst disklerin su toplar ve sen artık -tıpkı ütü örneğinde olduğu gibi- el ve kollarınla, boynunla yapman gereken hareketleri, başka yerlerinle yapmak zorunda kalırsın. Bil bakalım kafanın yerini hangi organın alır? Evet evet, doğru bildin General.
Ayakları, elleriyle yer değiştirmiş ve kafasının yapacağı hareketleri artık götü yapan bir zavallı olduktan sonra, uluslararası dilencilik örgütünün, -international beggarship organisation- ceplerini boşaltıp delmiş ve elleri hep delik ceplerinde gezen kötü adamları için boy hedefi oluverirsin. Seni ele geçirip dilendirirler ve onlara karşı koyamayacağın için bir gün hasılatınla birlikte mutlu bir şekilde merkez barakaya gittiğinde seninle yalnız kalmak için diğer dilencileri farklı bir göreve yollamış olan eli delik ve boş cebindeki örgüt lideri arkana geçer.
Haydi buyur bakalım, bir kere daha kötü yola düştün.
Götünle başın yer değiştirdiği için, dilin artık götünde -çünkü sen dilin orada değilken sıcaklık ölçmeye çalıştın- işin daha kötü tarafı, artık başkalarının dili de senin götünde. Ya da başında. Öhm.
Başını kaçırmamalısın, sonra bir şey anlaşılmıyor.

Başını kaçırma:
Bir işgaldi. dolup taşarak öfkeyle ve hınçla; bir şehri işgal etmişti aydınlık. Sokakta yüzlerce acıdan geçmiş bilge şarapçı vaaz veriyordu:
"Dinimiz sevmek! Ama her şeyi, her şeye rağmen sevmek! Birini kendine rağmen sevmek demek değildir bu! Bu dinin ibadeti sevişmek!"
Yanında O. Derken Kadıköy'ün orta yerinde sanki sözleşilmiş gibi alt perdeden duyulan o ses: o birliktelik: o bir aradalık: o aynı andalık:
"İsyan! Devrim! Öz-güür-lük! İsyan! Devrim! Öz-güür-lük! İsyan! Devrim! Öz-güür-lük!
Sokaklar graffiti. Kafan hiç bu kadar güzel ve yüreğin hiç böyle sarhoş olmamıştı.
Söyle bana, rüya mıydı bu, yoksa kendine "benim hayatımın en mutlu anı bu" dediğin bir gerçeklik mi? Buna sen karar vereceksin.
Şimdi dilini yüreğine yaklaştır ve sıcaklığını ölç. Beni anlıyorsun öyle değil mi General?

Bana daha önce de mektuplar yazdın. Hepsinin ortak bir noktası var. Burnunda bok kokusuyla geliyorsun hep bana. Olsun, ben seni böyle de çok seviyorum.

Bahçelerim yangın demişsin. Doğrudur. Bu yüzden hiçbir gece ayazı yüreğini donduramadı. Bana gelince; benden o istediklerinin hepsini sana veremem. Hüznüm yok benim. Şimdi görüyorum ki, sen de bu akşam üzümleri evde bırakmışsın General. Hoşgeldin. Şimdi o yaşama sevincinden biraz ver bana. Sana ormanlar yeşerteyim. Seni eksiltip, çoğaltıp, tamamlayıp yeniden savaşlara gönderebileyim.

Kaldır kafanı. Kıyıları bırak. Göğün aralıklarına bak. Süzülecek çok yer var!

Kongo Tanrısı
Obsesifos Bipolarus.

16 Ocak 2019 Çarşamba

OBSESİFOS BİPOLARUS VE NEY Kİ EĞİTİMLERİ

                "Ney ki, içe atımsal enerjinin kökleştiği bir ruhsal duraktır."

Kongo'nun bilge kahini Obsesifos Bipolarus'la, hayata dair çok güzel bir ropö..röport..rop..bir görüşme gerçekleştirdik. Amacımız bize kendi buluşu olan "ney ki" felsefesini etraflıca anlatmasıydı:

-Sevgili Obsesifos.
-Efendim.
-Size soru sorabilir miyiz?
-Alçaksınız.
-Neden?
-Soru sormak için izin istediniz öyle mi?
-Evet, bu mu alçaklık?
-Henüz soru sorabilirsiniz demeden üç soru birden sordunuz.
-Nasıl yani?
-İşte dört etti.
-Sahi. Haklısınız Obsesifos. Biz, size soru sormak istiyoruz.
-Ve?
-Şimdi sorabilir miyiz demem halinde, aslında bir soru sormuş olacağımdan ötürü, izin istememin bir anlamı kalmayacak.
-Semiotik bir tıkanmanın zort dediği yerdeyiz.
-Semiotik tıkanma, zurna mıdır?
-Al işte, yine bir soru.
-Ne yapmak lazım peki?
-İşte, bir soru daha.
-İçimden, "Obsesifos nasıl bir manyaksın sen?" demek geliyor ama..
-Ama?
-Yine bir soru sormuş olacağım.
-Haklısın.
-Desem ki, "Obsesifos, sana bazı sorularımız var."
-Bak bu olur.
-Ooh. Başlayalım mı?
-Haydaa. Yine bir soru sordun.
-E sana Sorularımız var dedim ya?
-Oh ya! öyle "sana sorularımız var" deyince mesele bitiyordu. Ne güzel be. Soruyu bana soracaksın ama benden izin almak yok öyle mi?
-Sen de bir soru sordun.
-Benim ki gösterdiğiniz etkiye bir tepki. bir dışatutum.
-Dışatutum mu?
-Hadi buyur. Anne babası terbiye vermeyince insanın sürekli soru soruyor demek ki.
-Obsesifos, istemediğin soruya cevap vermeme hakkına sahipsin ama.
-Peki o zaman, sor istediğini.
-Ney ki, ney ki?
-Bu soruya cevap vermek istemiyorum.
-Niye ki?
-Buna da.
-Bu meseleyi çözmek için bir önerin varsa, yerine getireceğim.
-Hmm. Pekala.
-Ee, Önerin nedir?
-Demek yine soru sordun.
-Bana bir yol göster o zaman Obsesifos!
-Demek sen de benim yüce öğretilerim karşısında eğiliyorsun.
-Söyle de söyleşi başlayabilsin.
-Söylersem bu bir "söyleme" ya da "söylenme" olur. Söyleşi diyebilmemiz için, senin de söylemen gerek.
-Aynı anda mı?
-Bak hala soru soruyor it.
-Baştan alabilir miyiz şu konuyu?
-Bu soruya cevap vermek istemiyorum.
-Obsesifos, sana bazı sorularımız var ve izin verirsen sormak isteriz.
-İşte bu!
-İzin verdiğin zaman haberimiz olsun.
-İzin veriyorum.
-Güzel. Evet Kongo'nun yüce kahini, Ney ki, ney ki?
-Ney ki, bir tür öğretidir. Her öğretiye açılan bir yoldur. Işıklı bir düzlemde yürümektir. Ney ki, aynı zamanda bir savunma sanatıdır ve savunma sanatı sanat içindir. Elbette ki Ney ki bütün bu özelliklerinin yanında bir itfaiye iç tüzüğüdür.
-İtfaiye iç tüzüğü mü?
-Gerizekalı. O kadar ışıklı mışıklı şey diyorum aklın fikrin hortumda.
-Hayır yani sevgili kahin, anlattıklarınız pek güzel de, bunun itfaiyeyle bağlantısını çözemediğim için sordum. İtfaiye iç tüzüğü ne alaka yani?
-Tüzüğümü yiyin.
-Hay hay. Bağını sorabilir miyiz?
-Hayır, soramazsınız.
-Peki.
-Peki.
-Peki
-Son "peki"yi ben diyeceğim. Peki.
-Nasıl isterseniz yüce kahin. Lütfen bize Ney ki'den biraz daha bahsedin.
-Efendim Ney ki, bir tür büzüşümdür.
-Bir büzüşüm?
-Evet. Etrafınızda olan biten herkes aslında size gülüyor. İşte bu kişilerle ilgili hissettiklerinizi içinize atarak doyumsuz sapıklığınızı daha da kamçılıyor ve daha zevkli bir hayat yaşıyorsunuz.
-Mesela?
-Mesela size gülen birini gördüğünüzde içinizden hemen "herkes bana gülüyor" derseniz bu bir genellemedir. Bu genellemeyi yapacak kadar kendinizi eğitmeyi başarırsanız, bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz.
-Kaç aşama var Ney ki eğitimlerinde?
-128 milyon kadar.
-Çok değil mi?
-Az mı?
-Değil.
-Çok mu?
-Çok. En üst aşamaya gelebilenler ne olur?
-Onlar artık doğru soruları sormaya başlamışlardır. Hayat, cevapları aramakla harcadığını zannettiğin bir yanılsamadır sadece. Gerçek ise doğru soruları arıyor olduğundur.
-Peki doğru soru ney ki?
-Kesinlikle haklısın. Doğru soru "Ney ki."
-Cevap ney ki?
-Herkes beni takip ediyor.
-Cevap bu mu?
-Aslında bu, sorulardan sadece biri. Dediğim gibi, daha ileri aşamalarda sorulacak bir soru bu: "herkes beni mi takip ediyor?"
-İlginç. Peki sevgili kahin, Ney ki'de siz kaçıncı aşamadasınız?
-Ben eksi birinci aşamadayım.
-Eksi bir?
-Eksi bir. Bu aşamada fikirsel çöpler ve aklınıza gelip sonradan vazgeçtiğiniz bazı ilhamcık pericikleri ha bir de itfaiyede yazın unutulan karpuzlar vardır.
-İşin bir de savunma sanatı kısmı var demiştiniz.
-Evet.
-Biraz anlatır mısınız?
-Biz buna Ney ki-do diyoruz. Amacı ne rakibin dengesini bozmak ne de kendini kısacık savunduktan sonra kavga alanından kaçarak hayatta kalmak.
-Nedir amacı?
-Amacı saldıran ya da takip eden ya da gülen biri olursa sonuna kadar onu bozguna uğratmaktır. Ney ki-do, bunun için farklı teknikler kullanır.
-Ne gibi teknikler?
-Gibi değil.
-Ne teknikler?
-Örneğin size girişte kullandığım teknik bir psikolojik Ney ki-do uygulamasıydı. Manipülatifti ama sonuç vericiydi. Zira ben istemeden konuya giremediniz.
-Haklısınız. Peki fiziksel aksiyonları da var mı Ney ki-do'nun?
-Var. Biber gazı. Size saldıran olursa ağzını götünü biber gazıyla dolduruyorsunuz. Silah olarak da kürek.
-Nasıl kürek?
-Bahçe küreği.
-Yanımızda kürek mi taşıyacağız yani?
-İtfaiyeye de bırakabilirsiniz.
-Bütün bunları Bodrum'da yaşayan bilge bir kadını dinledikten sonra götünüzden anlayıp uydurduğunuz konusunda ne diyorsunuz peki?
-Neden olmasın! Ben biraz gidip Mithat Bereket çalışacağım  şimdi.
-Mithat Bereket mi?
-Evet, Pusula diye bir program vardı onu izleyeceğim. Şimdilik eksi birinci aşamada bunu yapabiliyorum.
-Söylentiler doğruymuş.
-Söylentiler ney ki?
-Su veren itfaiyenin hortumu?
-Aydınlanma başladı!

12 Nisan 2018 Perşembe

OBSESİFOS BİPOLARUS'LA RÜYA TABİRLERİ- İDİOTİS


 Oğlum Domalas;

Rüyalar gerçek değildir. Ama gerçek diye bildiğin her şey, aslında rüyadır. Bu mantıkta bakacak olursak, kabuslar da gerçek değildir ama gerçek sandığın her şey de kabus olmayabilir. Eğer gerçek sandığın her şey kabus ise, işte onu anladığın an, sidik torbana ihtiyaç duyacaksın. Yanında taşı. Şimdi öncelikle rüyanı tekrardan bir hatırlayalım:
"Rüyamda bir adam mahallemizi ele geçirdi. Mahallemizi kırdı geçirdi. Mahallemizi gömçürdü. Mahallemizi dağıttı. Mahallemizi toplamadı. Mahallemizi kana buladı. Mahallemizi yuhaladı. Mahallemizi aşağıladı. Mahallemizi ısırdı. Mahallemizi öptü. Mahallemizi kirletti. Mahallemize tepeden baktı. Mahallemize verdi veriştirdi. Mahallemize kötü davrandı. Mahallemize çok kötü davrandı. Mahallemize zarar verdi."
Uzun analizler sonucu vardığım ilk sonuç, sende yükseklik korkusu var. Hem de kesinlikle iguanaları sevmiyorsun. Üstelik gizli eşcinsellik eğilimi de olabilir. Hislerime güveniyorsan eğer, rüyan mahallenle ilgili. Bu aralar sakın dolar alma. Çok yükseldi. Bazı rüyalar habercidir İdiotis, bu gördüğün rüya da işte o haberci rüyalardan. Sanıyorum ki bir adam, mahallenize bir şeyler yapacak. Şimdi gelelim rüyanın teknik yorumuna...

Bir adam var düşünde. Diyelim ki bu adamın adı Sibel Alaş olsun. Bu adam mahalli bir kişilik.

Eğer bu adamın yaptıklarını tesirsiz kılmak istiyorsan, yaptıklarını bir yerde, mahalleni bir yerde toplamalısın. Yani şöyle ki;

Sibel Alaş, Mahallemizi (ele geçirdi+kırdı geçirdi+ gömçürdü+ dağıttı+toplamadı+kana buladı+yuhaladı+aşağıladı+ısırdı+öptü+kirletti) eksi Mahallemize (tepeden baktı+ verdi veriştirdi+kötü davrandı+ çok kötü davrandı+zarar verdi)

Şimdi bu noktada dikkat etmemiz gereken bir husus var. "kötü davrandı" ve "çok kötü davrandı" ifadelerini de "çok" ortak parantezine alıp, çok(kötü davrandı)² şeklinde kullanabiliriz.

bu durumda formülümüz, (tepeden baktı+ verdi veriştirdi+çok(kötü davrandı)²+zarar verdi) olarak yenilenirken, aynı zamanda da "verdi veriştirdi" ve "zarar verdi" ifadelerindeki "verdi"yi de ortak paranteze alırsak, bu adam mahallenize "zarar veriştirmiş" gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.

ki aynı şekilde "ele geçirdi" ve "kırdı geçirdi" ifadelerinin de "geçirdi" ortak parantezinde kullanacak olursak, rüyanın bilinmezlik perdesi yavaş yavaş ortadan kalkıyor demektir: bu adam mahallenizi "ele kırmış."

Sevgili Domalas;

 Biz şimdi senin olmasını istemediğin bütün şeylere bir isim versek mesela, kana bulaması, ısırması, kirletmesi vs. hepsine bir isim atfetsek ve hepsine "Emel Müftüoğlu" desek?

Şu halde Sibel Alaş Mahallenize Emel Müftüoğlu gömçürdü ve öptü ifadeleri elimizde kalıyor.

Burada öpmesi kötü bir eylem olmayacağından 'Emel Müftüoğlu' ifadesinin dışında. Demek ki tek bilinmeyen, "gömçürmek" eylemini yalnız bırakacak olursak eğer, görmüş olduğun rüyanın hakiki fikri ve anlatmak istediği önermeye ulaşıyoruz:

Sibel Alaş, sizin mahallede Emel Müftüoğlu'nu öpmüş.
               
                               Rüyan Hayırlara vesile olsun sevgili İdiotis.

                            Obsesifos Bipolarus
                             Kongo'lu Kahin,
                             Kongo Yüksek Totemi.
                             Ceddi Dedesi,
                             Nesli Babası.

23 Aralık 2017 Cumartesi

ŞOM AĞIZLI ATLILAR NEDEN BİTKİ ÇAYI İÇMEZ? YİNE DAYANAMAYIP CEVABI VERİYORUM.


 

     Belki de Obsesifos; neden 24 haftadır kayışın koptuğu halde kayışını yapıştırmıyorsun olmalıydı başlık. Aslında sorunun cevabı yakın dostunun Habeşistan'a taşınması olabilir. Habeşistan diye bir memleket var mı? Aslında var. Şöyle açıklamalıyım: Eğer Somali'nin adının Habeşistan olduğu zamanlarda herhangi bir kimse buradan, ki burasının adı da Roma İmparatorluğu olmalı, oraya, ki az evvel orasının neresi olduğunu açıklamaya başlamıştım, gitmeye kalksa, buna süvari olarak yelteneceği için, o buradan oraya gidene dek, orasının, yani Habeşistan'ın adı değişerek, Somali olurdu. Peki Obsesifos, günümüzde atla uçarak buradan, oraya gidilebilir mi? Mümkün değil. O teknoloji 2 bin yıl önce vardı. Şimdi atlar uçamaz ama uçaklar uçabilir. Peki sen, Obsesifos, arkadaşın aslında Etiyopya'ya gittiği halde, niçin Somali'den bahsediyorsun? Cevap veriyorum Obsesifos, bilmiyorum.
    Kendimi herkesten akıllı zannettiğim zamanlar sürerken, absürd'e aşık olup, hep absürd yazmak istediğimi hatırlıyorum. Aşk olunca Obsesifos, insana bir cesaret gelmiyor değil. Bu türe çıkma teklif ettim ve o da teklifimi kabul etti. Sonra kendimi herkesten akıllı zannettiğim zamanlar (birden fazla, bükülebilen ve 78 boyutlu zamanlar) artık sürmemeye başlayıp, herkesi kendimden daha salak zannettiğim zamanlar sürmeye başladı. İşte bu zamanlar (bak Obsesifos, yine zamanlar) etrafımdaki insanların (ki bu insanlardan biri de Habeşistan'a gidiyor) genel yer değişikliklerini not alarak da kendimi yormaya hiç gerek görmeden absürd yazılabileceğini fark ettim. Kendi normal şartlarımda, aslında gerçekçi yazıyor oluşumun, başkalarının normal şartlarında absürd algılanıyor olması bence çok gerçekçi bir şey. Herkesin arkadaşı Batı tipi demokrasilerin şehir merkezlerine giderken, benim arkadaşlarım iş gereği hep Afganistan, Kuzey Irak gibi yerlere gitti. Neden? Cevap veriyorum Obsesifos, bilmiyorum.
   Konu aslında hamileliğimin 24. haftasında, kayışımın iki ucunun birbirine değmediğini anlamamdı. Ve elbette ki şom ağızlı atlıların neden hiç bitki çayı içmediği ile ilgili kafa yoruyordum. Yok. Hiçbir yerde, herhangi bir kanıt yok. Eğer bir kimse, "atlı" olmak için gerekli şartları sağlıyorsa, aynı zamanda, şom ağızlıysa, ki at üzerinde mi şom ağızlı yoksa at üzerinde değilken de mi şom ağızlı bu gayet yapısalcı bir kuram tartışmasının konusudur (ve ama yine de unutma ki kendine acı çektirmek istediğin zaman göstergebilim okuyorsun Obsesifos) (herkes mesajı aldı Obsesifos, sen sapyotransseksüel bir kimsesin.) Ne diyorduk, hah, bir atlı diyelim, (tam da bu noktada beyin soğanımda şu beliriverdi ki, bir atlı, aynı zamanda, "bir insanlı"dır çünkü meseleye at odaklı da bakabilmek  pekala mümkündür. Şom ağızlı bir süvari, bitki çayı içer mi? Cevabın evet mi? bana kanıtını göster Obsesifos. İnternette yaptığım araştırmalar neticesinde, arkadaşları tarafından "şom ağızlı" olarak nitelendirilen herhangi bir kimsenin, bitki çayı içerken çekilmiş bir fotoğrafına ya da videosuna yahut yapılmış bir tablosuna rastlamadım. Her şey internet değil dediğini duyar gibiyim Obsesifos, sıkı dur. Nazari dikkatimi gündelik hayata çevirdiğimde internetten, bir tane at'a rastlamadım. Bu, elbette çözümlememin en heyecanlı yerinde beni örseledi. Fakat civarımda at'a benzeyen kimseler de yok değil. Hem de bu kimseler şom da ağızlı biliyor musun? Diyelim ki zorluyorum; kanırtıyorum diyelim, bu atımtrak kimseler de bitki çayı içmiyor?
     Diyeceksin ki tüm bunlar nereye bağlanacak.. (ahıra evet.) Bir şeyin derinliği, uzunluğu, genişliği var ise, başlangıcı ve sonu da muhakkak olmalı değil mi? Başlangıca yetişemedim. Bir kaç milyor sene geçmişti ve fakat hayatımda kreş ve anaokuluyla başlayan süreçler, sevinçler, korkular, üzüntüler, kısacası her şeyler bitmeye programlıydı. Ömürler de, bitki çayları da, atlar da. Ben tam aradığım boyuta yaklaşmışken bu Habeş Kralı arkadaşım dedi ki "hayır, başlangıcı ve sonu olmadan da diğer ölçülere sahip olabilir -şey- dediğin." İşte bütün kurduklarım gidiverdi. Ama olsun, bu da geçer nasılsa. Mesela askerlik de bitti. Ben Obsesifos, askerliğimi Mardin lejyonunda kısa dönem süvari tümgeneral olarak yapmıştım. "Bir keresinde komutana üzerimizde bir ağırlık var komtanım -evet, komtanım- kurşun döktürelim dediğimde 15 dakika sonra üzerimize yağan mermilerin  ardından (ki mermilerin imal edildiği maden kurşundur) komtan bana, "bir daha benim nöbetimde 5 metrekarelik radyusumun içine girersen seni öldürürüm şom ağızlı pezevenk" demişti. Şimdi bak bak, nereye bağlıyorum lafı,
Demek ki mesele bitki çayının bulunmamasında. Yoksa içerlerdi diye düşünüyorum. Kanıt arayışım dört nala sürecek Obsesifos, sen hiç merak etme. Arada mesir macunu, pekmez filan ye. Seni çok seviyorum Obsesifos, bayılıyorum sana.

General Carl Vaşak Dokuzyılsavaşları
Kongo Tanrısı,
Kongo Vaşakları Onursal Başkanı,
Etiyopya Fahri Tanrısı ve Tanrı Vekili.
Muck.

18 Temmuz 2017 Salı

Obsesifos'tan Kısa Ama Net Yanıt: Muck!



         Sen Tangolarını Yazdın da Ben mi Eğilmedim General?

      General, öncelikle mektuplarına cevap veremedim, özür dilerim. Ruhum çalındı inanır mısın, bütün tanıdığım kişiler gitti. Yazdıklarını okudum ama bende kayıtlı değildin, şimdi kaydettim seni, tamamdır. Yeni ruhumu senetle aldım. Kredi kartı kullanmıyorum ve başka türlü olmuyordu, bilirsin. Ben ne kadar istemesem de yine bölündü ruhum. Bölünmesin diye ülkücülere gidip yardım istedim, beni ucunda çivi takılı sopayla kovaladılar. 10'a bölündü yeni ruhum. ("Kime" diye sormaman için sayıyla yazdım.)
     Hayatın acımasız olduğunu düşünmen, kendi halinde ve zamanında, hiçbir şeyi umursamadan devam eden bir çarkın kendisine bakarken hangi gözlüğü taktığınla alakalı. Hayat ne adil ne de zalim. İnan bana sen ne düşünürsen düşün, ne yaparsan yap, ne kadar isyan edersen et, seni umursamayıp bildiği gibi süren bir devran sadece. Ve pişmanlık duymayacak ve canı yanmayacak ve geriye dönüp yaptıklarını sorgulamayacak. Sadece devam edecek. Hem de azaltacak, eksiltecek, görmezden gelip üzerine basacak. İlginç bir şey var, evet bütün bunları yapacak ama gülmeyecek de. O sadece olması gerektiği gibi, gitmesi gerektiği yere gidip duracak. (durmayacak yani hep gidecek.)
      General, gerçeği kabul etmek ya da gerçeğin kurallarına göre yaşamak gerçekten zor. (yani gerçekten daha zor değil, hakikaten zor.) (hayır hayır, biliyorum salak değilsin.) (ben Obsesifos'um unuttun mu?)
Mücadele gücünü kaybettiğin ilk yerde, bir kırılma oldu ve sen hayal kurmaya başladın. Muhtemelen kreşte ilk altına sıçtığın gün olabilir. Sıçmamış gibi yaparak başladın işe. Başka bir şey de olabilir. Şunu dinle: hayal kurmayı o kadar abarttın ki sonunda bu senin kendi gerçeğin oldu. Öyle ki zamanla kafandaki gerçeklik algısı yer değiştirdi ve  "gerçek" gerçekle, senin gerçek olarak kabul ettiğin "gerçek" yer değiştirdi. Sonrası fırtına, zaten biliyorsun. Bir şeyi gördün ki hakikat, mutlak galiptir. İçinde çatışan "olmasını istediğin" ve "olan"dı yalnızca.Seni tanıyorum. Acılarını kanıksamış olmak seni korkutuyor ve aradan biraz daha zaman geçince onları unutmuş olmaktan korkuyorsun. Çünkü bu; yeniden, sıfırdan,baştan yeni acılar edinmek, edindirilmek demek. Belki artık umrumda değil deyip koyvermeyi düşünüyorsun. Ben sana bunun doğru olup olmadığını söyleyecek kadar farkındalık sahibi değilim. O kadar kirli değilim General, tafsilatıyla yaşamadım hiçbir şeyi. Güzel demiştin önceki mektubunda, evet, ben, Obsesifos, yaşadığı travmalar yüzünden ruhu sakatlanmış bir piçim. (piç sana benzer general bu arada, ağzına sıçtırtma.) çocuk felci gibi, yüksek bir ateşte ruhumun bir yeri gelişmemiş işte. büyümemiş. Kalmış öyle. İnan bana tedavi olmaya da hiç niyetim yok. Evet, adım Obsesifos, ama benim kadar gamsız olabilmeyi çok isterdin değil mi?
     Öncedengörü, seni korkutmasın. Çünkü varolan tüm derinliğini sana veren şey olmamışlıkların. Aslına bakarsan benim de kafam karıştı. Olmamışlıklar yeni olmamışlıklara olanak sağlıyor. (tekerleme gibi oldu. ya da olmadı, al sana yeni bir olmamışlık mesela?)

     Farkında olmadığın bir şey var. Hiçbir amacın kalmadığında, sağıldığın, damıtıldığın, sadeleştiğin gerçeği. Hayatın tek ve çok basit bir amacı var General. Onu yaşamak. İç güdüsel olarak sen de iyi ve mutlu yaşamak istiyorsun. İç güdülerinin esiri olma General, hayvan mısın sen? Biraz medeni ol. Ayılığın mesela, hiç lüzumu yok. Yaşa gitsin. Ha sen yaşamasan da gidecek zaten.
Bu dediklerim de olmazsa General, zamanı ayaklarından asmayı dene. belki yeniden çocuk olursun. Acılarını baş aşağı edersen, belki mutluluk olurlar. Belki de tersten alçalıyordun bugüne dek, yükseliyorum sanırken. Sen doğru kendinle mi gurur duydun hep? General, kendini aldatmak demek, kendinden başkasıyla sevişmek demek değildir. Kendini kendinle aldatma artık. Ve tüm bu dediklerimi yapsan da yapmasan da seni asla bırakmayacağım. Şimdi git, çayını kendin al. 



                  Kongo Tanrısı, Yüce Kâhin, Kongo'lu Kadın Satıcısı,
                  Ceddi Dedesi,
                  Nesli Babası,

                  Kompülsifis oğlu,
                  Obsesifos Bipolârus.

                  

21 Kasım 2016 Pazartesi

MEŞE ODUNU AKADEMİ

Hocalarımızdan biri.


 Dil mi Öğrenmek İstiyorsunuz?
     "gelin, girişelim"


16 yaşındaki kaleci Reuben Nsemoh kafasını kale direğine çarptıktan sonra akıcı bir şekilde İspanyolca konuşmaya başladı.Demek ki kafaya vurulan sert bir cisim bir kalecinin akıcı bir şekilde İspanyolca konuşmasını sağlayabiliyor. Peki bu durumda, göte sokulan bir store perde rulosu, kaleci olmayan bir insanın ya da kaleci olsun olmasın her insanın akıcı olmasa da en azından yakıcı bir şekilde Pencapça konuşmasını sağlayabilir mi? Meşe Odunu Akademiyle, bu artık mümkün. Alanında uzman hocalarımız, bir yumrukta yedi ceddinizin ana dilini değiştirebilecek kadar donanımlı. Donanım, kolay kazanılmaz. Hocalarımız hem meşe odunu tekniğiyle hem de muştayla çalışabiliyor. Ayrıca size özel egzersiz programlarımızla, evinizde, tek başınıza ve beyninizi dağıtmadan dil öğrenmeniz artık mümkün!

ANLIYORUM AMA UYGULAYAMIYORUM DİYENLERDEN MİSİNİZ?

Meşe Odunu Akademi'yle uykunuzda dil öğrenebilirsiniz.!
Bilinçaltı teknikleriyle, artık uykunuzda dil öğrenmek mümkün. Meşe Odunu Akademi, uykunuzda kafanıza indirdiği tavayı, omur soğanınızın alt beyincik zarıyla birleştiği o can alıcı noktaya denk getirmesini çok iyi bilir! Sürekli tekrar yapmanıza gerek yok! (zaten bunu önermiyoruz pek)
Tüm bildiklerinizi unutun! (zaten unutacaksınız.)
Hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız, beyin hücrelerinizi öldürün!
Meşe Odunu Akademi.