"Ney ki, içe atımsal enerjinin kökleştiği bir ruhsal duraktır."
Kongo'nun bilge kahini Obsesifos Bipolarus'la, hayata dair çok güzel bir ropö..röport..rop..bir görüşme gerçekleştirdik. Amacımız bize kendi buluşu olan "ney ki" felsefesini etraflıca anlatmasıydı:
-Sevgili Obsesifos.
-Efendim.
-Size soru sorabilir miyiz?
-Alçaksınız.
-Neden?
-Soru sormak için izin istediniz öyle mi?
-Evet, bu mu alçaklık?
-Henüz soru sorabilirsiniz demeden üç soru birden sordunuz.
-Nasıl yani?
-İşte dört etti.
-Sahi. Haklısınız Obsesifos. Biz, size soru sormak istiyoruz.
-Ve?
-Şimdi sorabilir miyiz demem halinde, aslında bir soru sormuş olacağımdan ötürü, izin istememin bir anlamı kalmayacak.
-Semiotik bir tıkanmanın zort dediği yerdeyiz.
-Semiotik tıkanma, zurna mıdır?
-Al işte, yine bir soru.
-Ne yapmak lazım peki?
-İşte, bir soru daha.
-İçimden, "Obsesifos nasıl bir manyaksın sen?" demek geliyor ama..
-Ama?
-Yine bir soru sormuş olacağım.
-Haklısın.
-Desem ki, "Obsesifos, sana bazı sorularımız var."
-Bak bu olur.
-Ooh. Başlayalım mı?
-Haydaa. Yine bir soru sordun.
-E sana Sorularımız var dedim ya?
-Oh ya! öyle "sana sorularımız var" deyince mesele bitiyordu. Ne güzel be. Soruyu bana soracaksın ama benden izin almak yok öyle mi?
-Sen de bir soru sordun.
-Benim ki gösterdiğiniz etkiye bir tepki. bir dışatutum.
-Dışatutum mu?
-Hadi buyur. Anne babası terbiye vermeyince insanın sürekli soru soruyor demek ki.
-Obsesifos, istemediğin soruya cevap vermeme hakkına sahipsin ama.
-Peki o zaman, sor istediğini.
-Ney ki, ney ki?
-Bu soruya cevap vermek istemiyorum.
-Niye ki?
-Buna da.
-Bu meseleyi çözmek için bir önerin varsa, yerine getireceğim.
-Hmm. Pekala.
-Ee, Önerin nedir?
-Demek yine soru sordun.
-Bana bir yol göster o zaman Obsesifos!
-Demek sen de benim yüce öğretilerim karşısında eğiliyorsun.
-Söyle de söyleşi başlayabilsin.
-Söylersem bu bir "söyleme" ya da "söylenme" olur. Söyleşi diyebilmemiz için, senin de söylemen gerek.
-Aynı anda mı?
-Bak hala soru soruyor it.
-Baştan alabilir miyiz şu konuyu?
-Bu soruya cevap vermek istemiyorum.
-Obsesifos, sana bazı sorularımız var ve izin verirsen sormak isteriz.
-İşte bu!
-İzin verdiğin zaman haberimiz olsun.
-İzin veriyorum.
-Güzel. Evet Kongo'nun yüce kahini, Ney ki, ney ki?
-Ney ki, bir tür öğretidir. Her öğretiye açılan bir yoldur. Işıklı bir düzlemde yürümektir. Ney ki, aynı zamanda bir savunma sanatıdır ve savunma sanatı sanat içindir. Elbette ki Ney ki bütün bu özelliklerinin yanında bir itfaiye iç tüzüğüdür.
-İtfaiye iç tüzüğü mü?
-Gerizekalı. O kadar ışıklı mışıklı şey diyorum aklın fikrin hortumda.
-Hayır yani sevgili kahin, anlattıklarınız pek güzel de, bunun itfaiyeyle bağlantısını çözemediğim için sordum. İtfaiye iç tüzüğü ne alaka yani?
-Tüzüğümü yiyin.
-Hay hay. Bağını sorabilir miyiz?
-Hayır, soramazsınız.
-Peki.
-Peki.
-Peki
-Son "peki"yi ben diyeceğim. Peki.
-Nasıl isterseniz yüce kahin. Lütfen bize Ney ki'den biraz daha bahsedin.
-Efendim Ney ki, bir tür büzüşümdür.
-Bir büzüşüm?
-Evet. Etrafınızda olan biten herkes aslında size gülüyor. İşte bu kişilerle ilgili hissettiklerinizi içinize atarak doyumsuz sapıklığınızı daha da kamçılıyor ve daha zevkli bir hayat yaşıyorsunuz.
-Mesela?
-Mesela size gülen birini gördüğünüzde içinizden hemen "herkes bana gülüyor" derseniz bu bir genellemedir. Bu genellemeyi yapacak kadar kendinizi eğitmeyi başarırsanız, bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz.
-Kaç aşama var Ney ki eğitimlerinde?
-128 milyon kadar.
-Çok değil mi?
-Az mı?
-Değil.
-Çok mu?
-Çok. En üst aşamaya gelebilenler ne olur?
-Onlar artık doğru soruları sormaya başlamışlardır. Hayat, cevapları aramakla harcadığını zannettiğin bir yanılsamadır sadece. Gerçek ise doğru soruları arıyor olduğundur.
-Peki doğru soru ney ki?
-Kesinlikle haklısın. Doğru soru "Ney ki."
-Cevap ney ki?
-Herkes beni takip ediyor.
-Cevap bu mu?
-Aslında bu, sorulardan sadece biri. Dediğim gibi, daha ileri aşamalarda sorulacak bir soru bu: "herkes beni mi takip ediyor?"
-İlginç. Peki sevgili kahin, Ney ki'de siz kaçıncı aşamadasınız?
-Ben eksi birinci aşamadayım.
-Eksi bir?
-Eksi bir. Bu aşamada fikirsel çöpler ve aklınıza gelip sonradan vazgeçtiğiniz bazı ilhamcık pericikleri ha bir de itfaiyede yazın unutulan karpuzlar vardır.
-İşin bir de savunma sanatı kısmı var demiştiniz.
-Evet.
-Biraz anlatır mısınız?
-Biz buna Ney ki-do diyoruz. Amacı ne rakibin dengesini bozmak ne de kendini kısacık savunduktan sonra kavga alanından kaçarak hayatta kalmak.
-Nedir amacı?
-Amacı saldıran ya da takip eden ya da gülen biri olursa sonuna kadar onu bozguna uğratmaktır. Ney ki-do, bunun için farklı teknikler kullanır.
-Ne gibi teknikler?
-Gibi değil.
-Ne teknikler?
-Örneğin size girişte kullandığım teknik bir psikolojik Ney ki-do uygulamasıydı. Manipülatifti ama sonuç vericiydi. Zira ben istemeden konuya giremediniz.
-Haklısınız. Peki fiziksel aksiyonları da var mı Ney ki-do'nun?
-Var. Biber gazı. Size saldıran olursa ağzını götünü biber gazıyla dolduruyorsunuz. Silah olarak da kürek.
-Nasıl kürek?
-Bahçe küreği.
-Yanımızda kürek mi taşıyacağız yani?
-İtfaiyeye de bırakabilirsiniz.
-Bütün bunları Bodrum'da yaşayan bilge bir kadını dinledikten sonra götünüzden anlayıp uydurduğunuz konusunda ne diyorsunuz peki?
-Neden olmasın! Ben biraz gidip Mithat Bereket çalışacağım şimdi.
-Mithat Bereket mi?
-Evet, Pusula diye bir program vardı onu izleyeceğim. Şimdilik eksi birinci aşamada bunu yapabiliyorum.
-Söylentiler doğruymuş.
-Söylentiler ney ki?
-Su veren itfaiyenin hortumu?
-Aydınlanma başladı!